Azer Karabıyık ile "Perspektif"
- Azer Karabıyık
- 25 Kas 2023
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 27 Kas 2023
Bu yazıda, yakın zamanda başımdan geçen bir hikayeyi anlatmak isterim izninizle.
İki hafta önce bir televizyon kanalından, program konuğu olmak üzere bir mesaj aldım. İşimi yakın zamanda kurmamın yanında, kıymetli mesleğimin bilinmeyen yönlerini daha çok kitleye ulaştırmak adına fena bir fikir olmaz diye düşündüm. Genelde gelen önerilere ilk tepkim şudur: Neden olmasın?
Birkaç yakın arkadaşıma danıştım, herkesin farklı bir yorumu oldu. Hatta daha önce deneyimleyen de duydum, bir sıfırdan büyüktür diyerek, biraz da merakıma yenik düşerek koyuldum yola.
Arabamı park ederken bir otopark görevlisine denk geldim. “Kanala mı geldiniz?” diye sordu. Oranın görevlisi diye düşündüm başta ama değilmiş, arabadaki gamboç*umu görünce kanala geldiğimi tahmin etmiş ve beni uygun bir yere yönlendirdi sağolsun. İstanbul’da park yeri bulmaya çalışırken çok geriliyorum ve bu tür anları unutmuyorum 😊 Yanımda nakit olmayınca IBAN’ını ezbere okudu, beni o gün en çok şaşırtan kişiydi diyebilirim kısacası. Burdan selam olsun.
Kanalda beni çok iyi karşıladı herkes. İlk defa bir kanalın bekleme salonunda program bekliyordum. Etrafı büyük bir merakla izledim. Gerçekten benim kültürümden gelen biri için çok ama çok ilginç bir yerdi. Öncelikle dekorasyonun oldukça sert detayları, bir yandan şatafat kırıntıları, öbür yandan dini, siyasi ve cinsel objeler dikkatimi çekti. Bir süre sonra sıkıldım, madem tanışmak, tanınmak istiyorum, birileriyle konuşmak istedim. Benim gibi bekleyen insanlarla sohbet ettim. Hepsi birbirinden kıymetli insanlar diye düşünürken sıramın geldiği söylendi, çekimlere başladık.
Programda sadece kendimi anlatabilmemin huzuru vardı. Bir şirketi, kurumu veya insanı değil, sadece kendi inandıklarımı anlatmak tam benlikmiş. Bir de kıymetli mesleğim profesyonel koçluk adına bir şeyler yapabiliyor olmak muazzam bir his. Çekim de gayet iyi geçti, aktı gitti diyebilirim. Soruları ben yazmıştım, evet, ama yanıtlamak için hiç detaylı düşünmemiştim. Bir şekilde derdimi anlatabileceğimi biliyordum ve öyle de oldu.
Hiçbir hikaye olumsuz giden bir durum olmadan devam etmez öyle değil mi? Buraya kadar her şey gayet olması gerektiği gibiydi. Bir hanımın odasına doğru yönlendirildim. Sanki bu kadın kanalın gerçek yüzüydü. O anlatması zor ambiyansın maskesi çıkmış, ağa kapılmış olduğu düşünülen ava son hamleyi yapar gibi bir tavır gelmişti. Yapılan kaydın, kitlelere ulaşmasının oranına göre bir fiyat belirlenmiş ve benden bir karar vermem isteniyordu. Oraya gidene kadar aklımda sadece kayıtlı videomu web-siteme koyar, anı olarak saklarım fikri vardı ve bir sonraki adım için hızlı karar vermek istemedim. Daha önce bu durumu deneyimleyen arkadaşımı aradım, ancak o sırada kendisine ulaşamadım. Bu sırada maskeyi çıkaran kadın daha da sert hamleler yapmaya başladı. İşimi daha çok kişiye ulaştırma vaatleri, biz sizi daha önce bilgilendirdik ithamları, indirim yapma çabaları… İçim sıkıldı. En sevmediğim şey, bir şeyi seçmeye çalışırken satıcıların bizi seçim yapmaya zorlaması. Buna değmez diyerek odadan ayrıldım. Artık benim tarzımı ve duruşumu kabul etmeyen ve yargılayanlara tahammülüm pek yok.
Bu yazıyı tetikleyen, paylaşmaya olan inancım. Ne mi öğrendim? Başımıza gelenler sonrası karşılaştıklarımızı yorumlamak ve yaptığımız çıkarımlar bize bağlı. Yargılayan zihniyette olsam, herkesi yargılar, adalet dağıtırdım, ve pişman, kötü ve bir bataklıkta gibi hissederdim. Ancak öğrenen zihniyete geçen zihnim bana şunları söyledi: Bu deneyimden neler öğrendin? Sorumluluğun ne? Şimdi ne yapabilirsin? Bu soruları yanıtlamak oldukça iyi, güçlü ve değerli hissettirdi. Sizinle de paylaşmak isterim:
- Bu deneyimden, birçok arkadaşıma giden mesajın sonunda ne oluyor, gözümle görüp deneyimleme ve bir hikaye yaratmayı öğrendim.
- Sorumluluğum, bu tür mesajları alan arkadaşlarım ile tüm bilgilerimi şeffaf ve açık bir şekilde paylaşmak. Herkese kapım açık, isim verebilirim.
- Şimdi, kitlelere ulaşmanın diğer yollarını düşünüyorum. Geleneksel medya ve kitleleri tekelinde bulunduranlara boyun eğmek tek seçenek değil. Spotify ve Youtube’a göz kırpmanın zamanı geldi sanırım, tekliflere açığım.
Kanalın ismini kendimce sebeplerden özellikle vermek istemedim. Çok merak edenlere ipucu yazının başında.
*Gamboç, elbise kılıfına verilen isimmiş. Geçenlerde dostum Vanda Şalom’dan öğrendim 😊

コメント