top of page

Mavi Sakal

Kadın ve özüne doğru yapılan her yolculuk beni hem şaşırtıyor, hem daha özgün, yaratıcı ve doğal halimize bir ışık oluyor. Bu seferki ilham kaynağım Dicle Erkenci. Adler Koçluk Okulu’ndan tanıştığım, inanılmaz edebi, yaratıcı ve üretken bir kadın. Bir kitap kulübü kurdu son zamanlarda ve okuyacağımız kitabın adı “Kurtlarla Koşan Kadınlar”. Önce bu sert ve vahşi isim çekti dikkatimi, sonra büyük heyecan, ancak bir yandan da biraz mesafe duydum. Sonra içimdeki vahşi ama bana özgü dünyada ne gibi sırlar olabilir diye düşündüm. Okuma kulübü davetine de hemen el kaldırdım.


Değişik bir ülkede yaşıyoruz biz. Kadınların kendi aralarında konuşmasının ya “marjinal” sayıldığı ya da ti'ye alındığı bir yer burası. Bilinçaltıma işlemiş, uzun bir süre bu kadınlar kendi aralarında ne yapıyor ola ki diye benim de uzak durduğum konulardı bunlar. “Gün mü yapıyorsunuz, dedikodu yine değil mi” gibi başta iyi niyetli görünen ancak oldukça ön yargılı imaları duyar gibi oluyordum. Daha da olgunlaşıp kız çocuğu sahibi oldukça, anneliğin liderliğini de arkama alıp daha cesur davranmaya, sezgilerimi dinlemeye başladıkça işler değişti. İyi ki de öyle olmuş. Clarissa Pinkola Estes’in “Kurtlarla Koşan Kadınlar” kitabı, her kadının okuması gereken, doğamızın gücünü bulacağımız eşsiz bir çalışma. Kitap diyince de gerilen bir toplumda yaşadığımız için, kolaylaştırıcı gücümle bölümlerin tanıtımlarını içeren videolar araştırdım, daha fazla insana ilham olsun diye. İçlerinden en beğendiğim ve bana yakın gelen Melisa Volkan’ınkiler oldu. Merak edenler Mavi Sakal hikayesinin özetini ve açıklamalarını buradan izleyebilirler.


Kitabın “Mavi Sakal” bölümünde anlattığı karakter, her kadının hayatında en az bir kere karşılaştığı bir arketip. “Bergen” filminin hikayesine benzettim bu bölümü ve filmi çok farklı bir açıdan düşündüm. Bergen’in neden sezgilerini dinleyemediği ve her seferinde canavarına kandığını bence nokta atışı açıklıyor. Yaşadığımız toplumda, kadınların uslu, nazik, edepli, adaplı olması, okulunu okuyup mutlu bir yuva kurması gerektiği masalı veya inancı, biz kadınları sezgilerimize yabancılaştırıyor. Daha da kötüsü dışarıdaki veya içerideki tehlikelere karşı asla korumuyor. Tam tersi hep korunmaya muhtaç ve zayıf kalıyor kadınlar. Kadının özündeki zaten olan, vahşi kurtlara özgü "tehlikeyi koklama" durumu bizi daha güçlü, temkinli ve bilinçli yapmaz mı?


Damaklarda ufak da olsa bir tat bıraktıysa bu yazdıklarım, iki haftada bir yapılan Perşembe buluşmalarına davetli olduğunuzu belirtmek isterim. Gelin konuşalım, derinleşelim, büyüyelim, birlikte güçlenelim. Sizleri, kitap kulübünün lideri Dicle ile tanıştırmak için sabırsızlanıyorum.



ความคิดเห็น


bottom of page